KÖŞE YAZILARIM

    


       SELAMLAR SEVGİLİ DOSTLAR


   YENİ GÖLCÜK Gazetesinde yayımlanan yazılarıma bu linkten ulaşabilirsiniz... 





BAZI KÖŞE YAZILARIM.... 

VİCDANSIZ EMPATİ

Ne kadar sevimli bir kelime “EMPATİ”...
Bilenin bilmeyenin olur olmaz kullandığı,
Aslında iyiliğin yardımlaşmanın ilk adımı olan güzel davranış biçimi...
Kendini karşındakinin yerine koyarak düşünebilme yeteneği...
Bu davranışı zaten genelde karşımızda ki kişiden bekleriz,
Biz ne kadar yapabiliyoruz o pekte bizim sorunumuz değil. 
Peki ben empatiden ne istiyorum?...
Empati bence sanıldığı kadar masum  ve çokta lüzumlu bir duygu değil.
Karşımızdakini anlamak için kendimizi onun yerine koymaya çalışmakla,
Birine yardım etmek için ya benim başıma gelseydi diye düşünmek arasında hiç fark yok.
Demem o ki altında gizli, sinsi ve kocaman bir bencillik duygusu barındırıyor.
İnsanların sadece kendilerini düşündükleri sözde gelişmiş toplumlarda
İnsani duyguları tekrar ortaya çıkarabilir miyiz?
Umuduyla ortaya atılmış bir kavramdan başka bir şey değil.
Ne kadar da “EMPATİĞİZ”
Bir de şu açıdan bakalım,
Acı duyuyoruz gördüklerimizden bunu bir menfaat düşünmeden yapabiliyoruz.
Bir çoğumuz yüksek vicdan duygusuna sahibiz çok şükür.
Biri bize derdini anlatırken can kulağıyla dinliyor,
Zor durumda olan birine ona nasıl bir faydamız dokunabilir diye düşünerek yaklaşabiliyoruz.
Biz bunu hiç bir çerçeveye sokmadan bir isim koymadan kendiliğimizden yapıyoruz.
Şimdi iki grup karşılıklı tartışıyor empati iyi niyetli bir duygu mu,
Yoksa kısır bir inanış mı?
Bana sorarsanız yeterince vicdanlıysanız ihtiyacınız olmayan
Yapay vicdan duygusu, doğalı varken yapayıyla bozmamalı bünyeyi...
Şimdi dilerseniz fazla empatinin zararları diye bir arayın, 
Okuyun internette ne demek istediğimi daha da iyi anlayacaksınız...
Kendimi sizin yerinize koyup daha fazla uzatmıyorum,
Okuduğunuz için teşekkür ederim...
Son söz:
Değilsek ne ala ama hiç bir şey yapmıyorsak,
Ya sadece EMPATİKSEK...
Başka satırlarda buluşmak dileğiyle...


KOMŞU KAPISI

Medeni olduğunu iddia eden milletler gibi bireysel olmadık hiçbir zaman,
Olamadık...
Çünkü mayamızda paylaşmak var.
Kimi zaman sıkıntılarımıza çare olur,
Mutluluğumuzu, acımızı bazen de neşemizi paylaşırız...
Bir de yemeğimizi,
Bir fincan şekerimizi bir yemeklik tuzumuzu paylaştıklarımız var.
En iyi arkadaş en yakın akrabadır, komşu en çokta zor gün dostudur...
Başın sıkışınca kapısını ilk çaldığındır.
Günümüz şartlarında herkes özlemini çektiği halde
Özellikle büyük şehirlerde komşularımızı tanımıyoruz bile maalesef,
Ama komşuluk sadece sözlük anlamından ibaret gibi görünse de
Olağan üstü bir durum yaşandığında nasıl tek yürek olduğumuza da şahit oluyoruz.
Doğduğumuz yerde değil doyduğumuz yerdeyiz çoğumuz.
Zor günlerde insanların birbirini nasıl sahiplendiğine şahit olmak, 
İyi ki de bu  güzel iklimin evlatlarıyız dedirtiyor insana.
Değirmendere’de gözlemlediğim
Dahası yaşadığım komşu komşuyu külüne muhtaç etmiyor burada.
O bahsi geçen eski komşuluklar diye özlemle hatırladığımız
Güzellikleri yaşıyoruz.
Bazen misafirim vardı diye sana da hazırlanan tabaklar,
Bazen kokmuştur diyerek çalan komşu kapıları hala yaşıyor.
Eski komşuluklar yerini biraz daha yeni nesil komşuluklara bırakmış olsa da
Birlikte yapılan ev hali kahvaltılar çat kapı kahve keyifleri sıcaklığını koruyor burada.
Şimdi buradan eski ve yeni bütün komşucanlarıma selam ederken
Diyorum ki ;
Biz bu değerleri yeni nesillere aktarmak,
Bu sıcaklığı sürdürmek için çocuklarımızı da bu paylaşımın içinde tutmalıyız.
Onları komşu gezmelerine götürmek  veya;
-Hadi al yavrum bu tabağı komşu teyzenlere... gibi mesela 
Bu satırları okuyan herkese,
Siz açken tok yatmayan komşular diliyorum...
Sevgiyle Kalın



SAKLI CENNETİMİZ DEĞİRMENDERE

Bir yer hayal ediyorum yaşamak için her yerden mavi göreyim, her yerden yeşil, uzun uzun yürüyüşler yapacağım bir sahil, güneş tam karşımdan batsın bütün haşmetiyle ve maviyle kızılın buluştuğu yerde yudumlayayım çayımı.
Bir yer hayal ediyorum yaşamak için herkesle sohbet edilebilsin herkese emanet edilebilsin en kıymetlilerin. 
Doğanın ve insanın en kıymetlisini barındırır heryerinde saklı cennetimiz Değirmenderem.
  
Bursa'dan İstanbul'a karadan mı gidiyorsunuz, ya da İstanbul’dan Bursa’ya geçmediyseniz çok şanslısınız.
Martılara simit atmak, denize sıfır bir kahvalti yada günün hangi saatinde ne yemek istiyorsanız bulabileceğiniz upuzun bir sahil şeridi bekliyor sizi...
Sadece beş yüz metre aşağıda, sahilde söylediklerinizi duyuyorum...
Evet iyi ki okumuşsunuz bu yazıyı iyi ki uğradınız...
Eeee artik aldınız tadını ve keyfini bir geldiğinizde mutlaka karşılaşırız...
Söylemeden geçmek olmaz mevsimlerden yazsa her köşede özellikle sahil şeridinde günün her saatinde taze fındık tezgahları bulabilirsiniz. Tatile çıkmadan her gün yaşadığımız tatil akşamları için minnettarım Değirmendere biraz anlatmalı o zaman çoluk çocuk, genç yaşlı, çerezli mısırlı taze fındıklı tabikide dondurmalı sahil turları atabilirsiniz.
Siz sormadan söyleyeyim hediyelik eşya stantlarını sol tarafta çay bahçelerini geçince bulabilirsiniz. 
Biz sanatı hep beton duvarlar arkasında aradık şimdi açık havanın mavinin yeşilin ve sanatın buluştuğu yere gidiyoruz tamda çınarlık meydanında sahilin başladığı noktada açık hava ahşap heykel müzesinde sanatın doğal haliyle buluşuyoruz...
Sanatçılarımız tarafından heykeller yapılırken izleme şansına sahip olmuş biri olarak söylüyorum o heykellerin kulağı hatta dili olmalı her birbiriyle uzun saatler hatta günler geçiren sanatçılar gördüm.
Bize anlatacak birşeyleri olmalı...
Değirmenderenin kültür birikiminin kökeni eski tarih defterleri kayıtlarına göre roma ve bizans dönemlerinde yurt edinilmiş olmasından, tarihinin zenginliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Bu kültür birikiminin izlerini Değirmendere insanında görmek mümkün.






10 yorum:

  1. Bende bir gazete yazarı olmak istedim tebrik ettim sizi :) gamze hanım

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim yazılarınızı okudum olmalısınız bence 😊 teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Öncelikle tebrik ederim gazetede yazmanızdan dolayı. Genellikle,"Empati" kelimesinin arkasına gizlenmekten başka bir şey yapmıyoruz galiba.Toplum yapımız öyle diyor sanki, bilmem yanılıyor muyum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Yalancı empatiyle tam da anlatmak istediğim bu :)

      Sil
  4. Senin adına çok sevindim büyük bir başarı bir blogger olarak bir gazete'de köşe yazarı olmak hakkını veriyorsun yazdığın kelimelerin daha büyük yollar kat ediceğini umuyorum başarılar gamze.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim... Yazmak hayattaki en büyük keyif benim için, iyi dilekleriniz için çok teşekkürler :) Bende bloğunuzu ilgiyle takip ediyorum

      Sil
  5. gazetede yazdığını bilmiyordum,tebrik ederim..✔"NE ÇABUK ONSEKİZ OLDUN" en son kısa yazınızı da okudum,"18 yaşında olmak" temasını da güzel işlemişsiniz elinize sağlık..✔🙂

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim... Zaman hepimize güzellikler getirsin çok hızlı geçiyor yıllar :) Saolun

      Sil
  6. heey ne güzeel :) empati de bizim ülkede pek bulunan bişi diyil bencesi maleselef :)

    YanıtlaSil
  7. Empati kurmak değil, muhatabımızla hemhal olmak olmalı gayemiz.

    YanıtlaSil